O zaman gezelim görelim / Safranbolu

Farklı amaçla bu blogu oluşturmuş olsam da ve çok uzun zamandır bir paylaşımda bulunmasamda bir günlük gibi, bir anı defteri gibi kendim için bugün yazmak istedim.Yazabileceğim binlerce konu var.Ülke gündemi yoğun yeni bir refarandumdan çıkmışız.Hakkımızda hayırlısı diyerek yaşamaya devam ederken ben daha güzel şeylerden bahsetmek isterim.

Seyahat ve gezi bloglarını keyifle takip ederim.Ve bunu yazıya döküp ayrıntısıyla bize oraya gitmişiz hissini yaratanları görünce ben de bir heveslendim.Ama olur ya bir gün siz de gidersiniz ve benim notlarım aklınızda kalır.

Seyahat etmeyi,yeni yerler keşfetmeyi kim istemezki gönül hep tatil olsun istiyor :) Bugün hava yağışlı ve tam uyku havası diye moral bozmayarak güneşli bir günde en son seyhat ettiğim noktayı UNESCO şehri olan , tarih ve doğanın muhteşem uyumu Safranbolu'yu anlatmak isterim.

1 Nisan Cumartesi sabah 07:30 da İzmit'den hareket ettik.Yolumuz yaklaşık 3,5 saat ve keyifli.Ücretli yolu veya yavaş yavaş giderim acelem yok dersen D-100 karayolundan devam edebilirsiniz.Biz Bolu-Gerede ayrımına kadar otobandan devam ettik.Erken saatde çıkmanın avantajıyla yollar sakindi.

Saat 10:30 gibi Safranbolu'nun tarihi evlerini görmeye başlamıştık.Buraya 3. gelişim her gelişim de ayrı bir keyifle dolaşıyorum ve yeni yerler keşfediyorum.



Bu geliş bir süpriz ziyaretdi ve konaklayacaktık o yüzden merakla konaklayacağımız yere gitmek istiyordum. Ve kapısından girer girmez beni büyüleyen bir konak.Hem tarihi dokusu hem dekorasyonu hem de konumuyla bizi kendisine hayran bırakan Dadibra Konak. Otel demek haksızlık gibi geliyor.Öyle bir misafirperverlikle karşılıyorlar ki sahipleri Mustafa Kemal Bey mutlaka daha önce tanışıyormuşuz gibi.Kapısında aldığı ödülü ;"En İyi Dekora Edilen Otel", fazlasıyla hak ediyor.Butik otel konseptinde ama daha çok ikinci eviniz gibi. Girişte sizi muhteşem orkideler,kaktüsler , tarihi yansıtan aksesuarlar karşılıyor.Biraz dinlendikten sonra odamıza çıkıyoruz.Safranbolu'nun tarihi evlerini gören bir cephede, konağın özüne uygun dekora edilmiş geniş ve temiz bir oda.Ahşap giyim dolapları,seccadesinden, dua kitabına kadar düşünülüp konulmuş.Hem konaktan ayrılmamak hem de bir an önce bu güzel havayı kaçırmadan çevreyi gezmek istiyoruz.Konak sahibi M.Kemal Bey'in misafirleri için hazırladığı bir rehber liste varki 3.gelişim olmasına rağmen bir çoğuna ben bile gitmemişim.Keyifle anlatıyor,görmemiz gereken yerleri, nerede yemek yememiz gerektiğini, güzel hediyelikler bulabileceğimiz dükkanları,hediyelik lokumların en iyisnin neresi olduğuna kadar.

Bu tavsiyelerle önce Hıdırlık Tepsine doğru yol alıyoruz.Bu arada arabamızı almamıza bile gerek yok çünkü ilk gün için gezebileceğimiz her yer yürüyüş mesafesinde. Rahat bir ayakkabıyla tüm gün keyif alarak dolaşabilirsiniz.

Hıdırlık Tepesi adından da anlaşılacağı gibi Safranboluyu tependen seyredebileceğiniz bir yer.Giriş 1 TL. Hem seyir yapabilmeniz için hem de Safran çayın tadına bakabilceğiniz bir işletme mevcut.Biz sadece seyir yapıp bol bol fotoğraf çekildik.  

Hıdırlık Tepsinden tüm Safranboluyu görebilirsiniz.Tadilatda olan Köprülü Mehmet Paşa Cami ve sarı renkte olan Tarihi Vali Konağını görmek mümkün.


Safranbolu’ya ilk gelen Türklerin konuşlandığı,  yağmur duası ile Hıdırellez kutlamaları yapmış olduğu önemli bir mekandır. Hali hazırda Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın Türbesi (1845), Hızır (Hıdır) Paşa’nın makamı /mezarı, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Yaver Ataman’ın (1955) anıt mezarı ve iki adet namazgah bulunmaktadır.
(Bknz ;http://www.safranboluturizmdanismaburosu.gov.tr/TR,166065/hidirlik-tepesi.html )


Namazgahlıklar ve anıt mezarlıklar alan içersinde görebilirsiniz.Ancak üzüldüğüm bir nokta sadece Türkçe olarak yazılmış bilgi panoları olması.Bizim ziyaretimiz de bir çok Japon turist vardı.Mutlaka rehberleri bilgi veriyordur ama Unesco şehri olan Safranbolu için Yabancı dil bilgilendirmelerin az olduğu görmek üzüyor.

Hıdırlık Tepesinin bitiş kısmından merdivenlerle sokak aralarından keyifli bir yürüyüş yaparak Tarihi Safranbolu çarşına iniyoruz.Yemeniciler Arastası ve Demirciler Çarşısı diye anılan ve bir çok hediyelik eşyaların satıldığı dükkanların olduğu yere geliyoruz.Rengarenk kumaşlar,masa örtüleri,ahşap ve bakır hediyelikler.Safrandan yapılmış bir çok ürün görmeniz mümkün.Ve fiyatlar da oldukça uygun.

Demirciler çarşısı, bakır ustaları ,kalaylanan bakırlar ve çeşit çeşit bakırdan yapılan ürünleri görüp hayran kalıyoruz.

Hediyelik alışverişimizi ertesi güne bırakmak üzere bu güzel çarşıdan ayrılıp Kaymakamlar Evi'ni ziyaret ediyoruz.Burası da Safranboluya özgü bir konak.Giriş ücretli ve 4 TL.Galoşlarımızı ayağımıza geçirip iki katlı konağı gezmeye başlıyoruz.19. ve 20. yy da halkın yaşamına dair örnekler veren bir konak.Sahibi Hacı Mehmet Efendi zamanında bir yarbay ve halk arasında Kaim-Makam olarak geçmesinden dolayı burası da Kaymakam Konağı olarak günümüzde bilinmektedir.
Kaymakamlar Konağı
Konak da farklı yaşam alanları ve bu alanlar da kullanılan eşyalar bulunmaktadır.Özellikle her gidişimde Haremlik kısmında ki kadınların Kına Gecesi eğlencesi çok hoşuma gider. Bu gidişimde bir farklılık olarak cansız mankenleri hareketli konuma getirerek daha gerçekçilik yansıtılmış.

Haremlik bölümde kına gecesi canlandırması

Selamlık bölümündeki erkeklerin eğlencesi
Kaymakamlar Konağından sonra Safranbolu ile özdeşleşen Cinci Hanı ziyaret ediyoruz.Birbirlerine oldukça yakın konumdalar.Cinci Hanı gezmek de ücretli.1 TL ancak çok görülecek biryer olduğunu düşünmüyorum.Şuanda otel olarak kullanılan Cinci Han girişinde  tarihi bir havuz ve ufak ufak odaları sergilenmektedir.Açık bir avlusu bulunan Han'da fotoğraf çekilmekten başka bir şey yapamıyor ve ayrılıyoruz.

Cinci Hanın kapısından çıkar çıkmaz eski belediye binasın olduğu sokak sizi karşılamakta.Asma yapraklarıyla çevrili sokakda ufak ufak kahvehaneler bulunmakta.Biraz burada soluklanıyoruz.Çay ve yanında Safranbolu da yiyebileceğiniz Safran Bükme olarak adlandırılan ıspanaklı bir çeşit pide sipariş veriyoruz.


Ve kaldığımız yerden devam ederek Safranbolu'nun diğer bir tepesine doğru yol alıyoruz.Eski Vali Konağı ve  yeni adıyla Kent Tarihi Müzesi'ne geliyoruz.


Müzeye giriş ücretli ama gezilebilecek çok alan var.Konağın içerisinde çeşitli odalar var ve bu odalar tarihden bugüne kadar kullanılan bir çok eşyanın ,kitapların ,yazıların örnekleri görülmektedir.Ve tabi ki valinin odası ve kullandığı eşyalar da yer almaktadır. İki katlı konağı gezdikten sonra en alt katına yeni yapıldığını düşündüğüm ve daha önceki gelişimde görmediğim bir alan yapılmış.Bu yer Safranbolu'nun esnaflarına ve ticaret hayatına dair bölümlerden oluşmakta.Safranbolu ile özdeşlenen her şeyi orada bulmak mümkün.
Lokum ve şekerlemeliyle ünlü Şekerci Hidayet Sezer.
Safran bolca yer alır da aktar olmaz mı :)
                                                         Tarihi Derman Eczanesi

Konağın bahçesine çıktığımızda bizi Türkiye de bulunan Saat Kulelerinin minyatürlerinin sergilendiği alan karşılıyor.Kocaelimizin simgesi , İzmit Saat Kulesi 'nin minyatürü de yerini almış.
İzmit Saat Kulesi Minyatürü
                                                         
Ve şimdi beni heycanlandıran kısma geliyoruz.Konağın bahçesinde yer alan gerçek saat kulesinin içine giriyoruz.Oldukça yüksek olan Saat kulesine dik asma merdivenlerden çıkıyoruz.Ve bizi Saat Kulesinin fahri behçisi karşılıyor.Kendisi  ayakkabı ustası aslında,ama tarihine kentine sahip çıkarak bildiklerini gelen misafirlere aktarmak için tüm gün orada anlatımlarda bulunuyor.Ve çok şanslıyızki saat başı dong sesine denk geliyoruz.Kısa bir bilgiden sonra tüm Safranbolu'dan duyulan tarihi saat çanı çalıyor.Ufak bir video almamız için de bizi uyarıyor ve biz de bu anı kaçırmıyoruz.

                                   

Bu keyifli anın ardından yorulduğumuzuda hissederek Dadibra'ya geri dönüyoruz.Bu arada Dadibra Konak ayrı bir konu başlığında anlatılacak kadar çok iz bıraktı bende :)

Konağımızda dinlentikden sonra akşam yemeği için arayışlarımız başlıyor aklımızda bir kaç mekan var , Safran Bükme dışında kuyu kebabı meşhur olduğunu duyduk.Ama kuyu kebabı ne yazıkki biraz bizim ağız tadımıza uzak .O yüzden yeni Safranbolu çarşısı olarak adlandırılan çarşıda bir esnaf lokantasında yemeğimizi yiyoruz.

Kahvemizi içmek üzere Arasta Çarşısı olarak adlandırılan tarihi Güneş Saati ile Köprülü Mehmet Paşa Cami 'nin olduğu bölgeye gidiyoruz.Tadilat da olduğu için camiyi ve Güneş Saatini göremiyoruz.Arasta Çarşısının girişinde bulunan közde kahve yapan Arasta Kahvesi'ne geliyoruz.Kumda kahvemiz,yanında şerbetimiz ve lokumuzla keyifle türk kahvemizi içiyoruz.Ayrıca arkada canlı müzik bu keyfimize eşlik ediyor.Mekan günün her saatinde oldukça dolu.Kahvenin yanında gözleme ve kahvaltı da bulunmakta.


Kahvenin sunumu da tadı kadar güzel
                                            
Arasta Çarşısını dolaştıktan sonra ertesi güne enerji depolamak için Konağımıza geri dönüyoruz.

2.gün ve detaylar diğer yazı da  ;)







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzmir'in Üç Güzeli ; Urla,Seferihisar,Şirince

FoçAşk :)

Bursa'nın Ufak Tefek Taşları / Cumalıkızık